Mimar Memduh Yavuz: Bir Mutfak, Bir Evin Kalbidir

Yıllarca evlerimizin en arkasına, servis alanı olarak gizlenen, sadece “işlevsel” olması beklenen mutfaklar, artık evrimin zirvesinde. Onlar artık evlerimizin yeni salonları; misafirlerimizi ağırladığımız, kahvelerimizi yudumladığımız, ailenin bir araya gelip günün hikayesini paylaştığı en canlı, en sıcak sosyal merkezler. Peki, bir mutfağı hem yüksek performanslı bir “şef atölyesi” hem de estetik açıdan davetkar bir “yaşam alanı” olarak tasarlamanın sırrı nedir? Bu hassas dengeyi, mekanlara kattığı ruhla tanınan duayen isim, İç Mimar Memduh Yavuz ile konuştuk.
İç Mimar Memduh Yavuz, söze başlarken mutfağın geçirdiği bu devrimin altını çiziyor. “Artık kimse misafirlerini salonda bırakıp, tek başına mutfakta terlemek istemiyor,” diyor. “Hayat artık mutfakta akıyor. Bu yüzden benim için bir mutfak tasarlamak, bir evin kalbini tasarlamaktır. O kalp hem ritmik ve kusursuz çalışmalı hem de sevgi ve sıcaklık pompalamalı.”
İşte Memduh Yavuz’a göre mükemmel mutfağın dört temel bileşeni:
1. Merkezde “Ada” Değil, “Buluşma Noktası” Var
Modern mutfakların vazgeçilmezi olan “ada” üniteler, Yavuz’un tasarımında basit bir tezgahtan çok daha fazlasını ifade ediyor. O, adayı “evin yeni şöminesi” olarak tanımlıyor.
“Tıpkı eskiden insanların ısınmak ve sosyalleşmek için ateşin etrafında toplanması gibi, bugün de o adanın etrafında toplanıyoruz,” diyor. “Bu yüzden bir adayı tasarlarken, sadece üzerine koyulacak ocağı veya lavaboyu düşünmem. O adanın etrafında rahatça oturulabilen bar sandalyelerini, dostlarla şarap kadehlerini koyacakları alanı, çocukların ödev yapabileceği o küçük köşeyi de planlarım. O ada, mutfağın sosyal yükünü taşıyan, yaşayan bir mobilyadır.”
2. Ergonomi Sanatı: Görünmez İşlevsellik
Bir mutfağın estetiği, işlevselliğinin önüne asla geçmemeli. Yavuz’a göre en iyi tasarım, “kullanıcısını yormayan” tasarımdır. Bu noktada ergonomi, bir lüks değil, bir zorunluluktur.
“Mutfak, her şeyden önce bir çalışma alanıdır. ‘Altın üçgen’ dediğimiz buzdolabı, ocak ve eviye arasındaki akış pürüzsüz olmalıdır. Bir yemeği hazırlarken atmanız gereken adımları en aza indirmelisiniz,” diye belirtiyor. “Kullandığım her malzeme, sadece güzel görünmekle kalmaz, aynı zamanda dayanıklı, leke tutmaz ve kolay temizlenebilir olmalıdır. En iyi teknolojiye sahip ankastre ürünleri, tasarımın içine gizleyerek, mekanı bir cihaz mezarlığı gibi görünmekten kurtarıp, sakin ve bütüncül bir estetik yaratırım. Mükemmel mutfak, siz yemek yaparken size sessizce yardım eden, görünmez bir asistan gibidir.”
3. Dokunsal Zenginlik: Steril Laboratuvardan Sıcak Yuvaya
Parlak beyaz ve steril laboratuvar görünümündeki mutfakların modası geçti. Memduh Yavuz, mutfakta da evin geri kalanındaki gibi “duyusal” ve “dokunsal” bir zenginlik arıyor.
“Mutfak, dokunma duyusunun en aktif olduğu yerdir. Bu yüzden malzeme seçimi kritiktir,” diyor. “Sadece pürüzsüz ve parlak yüzeyler yerine, doğal damarlı bir mermer tezgahın soğukluğunu, ceviz bir dolap kapağının sıcak dokusuyla dengelemeyi severim. El işçiliğiyle yapılmış seramik bir duvar karosunun pürüzlerini hissetmek, fırçalanmış metal bir kulpun ağırlığını kavramak… Tüm bu detaylar, mutfağı ‘steril’ bir alandan, ‘sıcak’ bir yuvaya dönüştürür.”
4. Işığın Büyüsü: Hem Atölye Hem Restoran
Bir salon gibi, mutfak da farklı anlara ev sahipliği yapar. Bu anların her biri farklı bir aydınlatma senaryosu gerektirir. Yavuz, tek bir güçlü tavan ışığının mutfağın tüm atmosferini öldürdüğünü vurguluyor.
“Mutfağınızda hem bir şefin hassasiyetiyle çalışabilmeli hem de bir dostunuzla loş bir ışıkta kahve içebilmelisiniz,” diyerek aydınlatmanın katmanlarını açıklıyor: “Tezgahı kusursuzca aydınlatan güçlü ve net bir görev ışığı (Task Lighting), mekana genel bir aydınlık ve ferahlık veren dolaylı tavan ışıkları (Ambient Lighting) ve akşamları adanın altından veya rafların içinden süzülen, mekanı bir restorana dönüştüren yumuşak bir vurgu ışığı (Accent Lighting)… Doğru ışıkla, mutfağınızın ruh halini tek bir düğmeyle değiştirebilirsiniz.”
Sonuç olarak, İç Mimar Memduh Yavuz’un felsefesinde mutfak; fonksiyonel mükemmelliğin, estetik sıcaklığın ve sosyal bir davetkarlığın buluştuğu, evin tartışmasız en önemli mekanıdır. Çünkü o, sadece yemeklerin değil, günün en güzel anılarının da piştiği yerdir.